"Partiler birbirinin içine girdi" diyen Okuyan, "Bugün Türkiye siyasetinde öne çıkan figürlerin hepsi, partilerinden daha güçlü" dedi. Yeniden Refah’a yönelik AKP'ye oy veren kesimler içinden yönelimi soldaki boşluğa bağlayan Okuyan, "Sol eğer sivil toplumculuk, kimlikçilik, çokuluslu tekellerin demokrasi anlayışıysa, biz solcu değiliz" ifadelerini kullandı.
'Partiler birbirinin içine girdi'
Terkoğlu'nun TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan’a sorduğu sorular ve yanıtları şöyle:
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de siyasal partilerin daha da önemsizleşeceği ve siyasetin tamamen kişiler üzerinden sürdürüleceği iddiasında bulundunuz. Bu iddia bir öngörüye mi dayanıyor yoksa elinizde somut bulgular mı var?
Zaten süreç bu yönde ilerliyor uzun bir süredir. Her şeyden önce partiler arasındaki farklılıklar iyice azaldı, partilerin birbiriyle geçişkenliği arttı. Son beş yılda 4-5 Parti değiştiren adaylar var. Bazı partilerin adayları her seçimde farklı bir partiden aday olmuş. Bunu yalnızca o kişilere bağlamak doğru değil. Partiler birbirinin içine girdi. Bu geçişkenlik ortada program bırakmıyor, ilke bırakmıyor, dünya görüşü bırakmıyor. Partiler zayıflayınca Siyaset alanı kişiler tarafından domine ediliyor. Bugün Türkiye siyasetinde öne çıkan figürlerin hepsi, partilerinden daha güçlü.
'Kişileri yükseltip indirmek, manipüle etmek partilerle uğraşmaktan daha kolay'
Bu Cumhurbaşkanlığı sisteminden kaynaklanmıyor mu? Sonuçta parlamenter sistem daha kurumsal ve güçlü partilere gereksinim duyuyordu.
Partilerin önemsizleşmesi, kişilerin öne çıkması, Cumhurbaşkanlığı sistemi, parlamentonun yetkisizleşmesi gibi olguların tamamı tek bir ihtiyaca denk düşüyor. Nedir o? Çok uluslu tekellerin, büyük sermayenin egemenliğinin sürmesi. Denetimi ortadan kaldırıyorlar. Dünyanın her yerinde bu eğilim var. Partilerin önemsizleşmesi ve kişilerin öne çıkmasının şöyle bir anlamı var: Kişileri yükseltip indirmek, şişirip söndürmek, manipüle etmek partilerle uğraşmaktan daha kolay. Siyasette çok kullanılan bir kavram “satın almak”… Sadece buradan gidecek olursak, bir kişiyi satın almak, otuz kişiyi satın almaktan daha kolaydır. Kuşkusuz herkes satın alınmıyor. Bunu örnek olarak söylüyorum. Ama yönlendirmek, cesaretlendirmek, korkutmak… Partiler daha çok uğraştırır. Durum ne yazık ki böyle. Biz ise çok uluslu tekellerin, büyük sermayenin yönlendirme ve etkisine kendimizi tamamen kapatarak, parti olmanın bütün gereklerini yerine getirerek devam ediyoruz yolumuza. Başka türlü halkın, emekçilerin çıkarını savunamayız.
Seçimden sonra CHP ve DEM içinde yeni tartışmalar yaşanacağı ileri sürülüyor. Sonuçta siyasetin sol tarafında bir hareketlenme olması, sosyalistler için bir fırsat yaratmaz mı? Partiniz böyle bir döneme hazır mı?
CHP, DEM ya da başka partilerde yaşanacak gelişmeler elbette önemli. Bunlar geniş tabanı olan, önemli partiler. Ancak TKP’nin diğer partilerin iç tartışma süreçlerinden özel bir beklentisi yok. Biz tamamen farklı bir partiyiz ve yolumuza kendi hedeflerimizle devam ediyoruz. Başka partilerin içinde ortaya çıkacak yeni taraflaşmalarla, yeni yönetimlerle, yeni oluşumlarla ilişkilenmek, onlarla birlikte oyun kurmak bizim tercih ettiğimiz yöntemler değil. Zaten CHP içinden düzen dışı sola yönelecek bir çıkış olanağı bundan on yıl önce vardı, bugün yok. CHP içinde belli bir ağırlığı olan küçük ama anlamlı bir birikim ideolojik, siyasi, programatik bir hesaplaşmaya girerek CHP dışına çıkabilirdi. Bunun yerine CHP içinde ne olduğu belli olmayan dengelerin içinde kayboldular. Bugün bizim açımızdan önemli olan sadece CHP’ye gönül veren yurttaşlarımızdır. Onları bağımsız, laik, egemen, eşitlikçi, sosyalist bir Cumhuriyet için gerçek seçeneğe ikna etmeye çalışıyoruz. Bu elbette diğer partilerin tabanı için de geçerli. Başka partilerin iç hareketlenmesinden medet umarak, o hareketlenmelerde yer kapma beklentisiyle hareket edildiğinde yancı olunur, devrimci olunmaz."
'Anti-komünist şartlanmaların önemli bölümünü aştık'
Siyaset dünyasında bir başka hareketlenme Yeniden Refah Partisi’nin (YRP) yükselişi. Yıllarca AKP’ye oy veren yoksul bir kesimde karşılık bulmuşa benziyor YRP’nin söylemi. Yine sağ kanattaki milliyetçi partilerde de bir kıpırdanma var. Neden solun tabanı sayılan yoksullar size değil de sizin eleştirdiğiniz bu partilere yöneliyor?
Sol Türkiye’de ve dünyada sivil toplumculukla, kimlik siyasetiyle, sözde bir demokrasi anlayışıyla oyalanırken yoksul kitlelerin arayışını sağcı demagoglar karşılamaya başladı. Sol eğer sivil toplumculuk, kimlikçilik, çokuluslu tekellerin demokrasi anlayışıysa, biz solcu değiliz. Biz komünistiz ve sorduğunuz soru açısından zamana karşı yarışıyoruz. Bütün meselelerin kaynağında toplumsal eşitsizliklere neden olan sömürü düzeni var. Savaşlara yol açan, insanları yurdundan edip göçe zorlayan, milyonları açlığa mahkum eden, eşitsizlikleri sürekli derinleştiren, bizde laikliği yok eden, Cumhuriyeti kemiren bu düzendir. İnsanlığın daha fazla geri gidecek yeri yok. Sırtımız uçurum. Bize hâlâ "zamanı değil" masalı anlatılıyor. Sonra “aşırı sağ neden güçleniyor acaba” diye şikayet ediliyor. Çünkü solda boşluk var. Sol sol gibi davranmadığında böyle oluyor. Bizim bütün emekçi kesimlerde, yoksullarda umut ve heyecan yaratacak gerçek bir seçeneği inatla savunup, yaygın bir biçimde örgütlememiz gerekiyor. Bu anlamda ciddi bir mesafe aldık. Anti-komünist şartlanmaların önemli bölümünü aştık, son derece muhafazakar bölgelerde yurttaşlarımızla buluştuk, onlara güven verdik. Buna devam edeceğiz ve dediğim gibi zaman bizim için çok değerli.
'Maçoğlu’na büyük bir destek var'
Gelelim, bu seçim döneminin en popüler konularından birine. Fatih Maçoğlu’nun Kadıköy’den adaylığı gündeme geldiğinde 'Bizim tercihimiz Kadıköy değildi' demiştiniz. Şimdi düşünceniz değişti mi? Az önce muhafazakar bölgeler dediniz, Kadıköy tam tersi bir ilçe.
Biz daha karar alma sürecindeyken "Kadıköy öncelikli tercihimiz değil” diye söylemiştik. Sonra hızlı bir değerlendirme yaptık ve kararımızı kesinleştirdik. Haftalardır büyük bir heyecan ve kararlılıkla çalışıyoruz. Kadıköylüler Sayın Maçoğlu’nun adaylığını benimsedi ve büyük bir destek var. Ben de bu değişimi gördüğümde “Evet Kadıköy doğru tercihmiş” diyorum. Kuşkusuz başka seçeneklerde de başarılı olurduk. Ancak değerlendirdik, karar verdik ve bugüne kadar çalışmayı başarıyla getirdik. Bundan sonra söz yurttaşlarımızın olacak. Ayrıca biz Türkiye’nin her yerinde çalışma yürütüyoruz, aday çıkarıyoruz, örgütleniyoruz. Şu ya da bu bölgeyi bir başka partiye ya da anlayışa bırakmak gibi bir yaklaşımımız yok. Kadıköy’de TKP iddialı olamaz, çalışma yapamaz, aday gösteremez diye bir şey yok herhalde. Türkiye’nin her karışı bizim için değerli ve anlamlı.
'Defne’de üç unsur yan yana geldi ve başarıyı yakaladı'
Geçtiğimiz hafta bazı anketlere dayanarak Defne’de belediye başkanlığını TKP’nin kazanabileceği haberleri çıktı. Eğer gerçekten kazanırsanız, depremde ağır yara almış bir şehrin belediyesinin sorumluluğunu almaktan korkmuyor musunuz?
Korkmuyoruz ve hazırız. Geçenlerde Defne’de düzenlediğimiz büyük halk buluşmasında da söyledim. Yerel yönetimlerde gerçek bir başarı için üç unsur gerekir. Birincisi, ilkeleri olan, programına bağlı hareket eden, tutarlı, özü-sözü bir, kişiler üzerinde denetim sağlayabilen, ekip çalışmasına yatkın bir parti. Yani, parti gibi parti. İkincisi, örgütlü bir halk. Tartışan, hakkını arayan, öneriler yapan, karar alma süreçlerine katılan. Üçüncüsü ise halkı temsil eden, partisiyle uyumlu ve partisine bağlı, dürüst, çalışkan bir aday. Defne’de bu üç unsur yan yana geldi ve başarıyı yakaladı. Bu sorumluluktan kaçamazdık. Çünkü depremle birlikte mevcut sorunları katlanan Defne’nin yeniden inşası, yeniden ayağa kaldırılmasında rant peşinde koşanların, hırsızların değil Defnelilerin imzasının olması gerekiyor. TKP bu iddia ve sorumluluk ile hareket etti. Yoksa para babaları yeni bir Defne inşa ederler ama o Defne bizim bildiğimiz Defne olmaz, bir ucube olur.
TKP Türkiye’nin en iyi şehir plancılarını, iktisatçılarını, mühendislerini, mimarlarını, sağlıkçılarını, eğitimcilerini, sanatçılarını, bu kenti yaşanası hale getirmek için seferber edecek kaynaklara sahip. Ve en önemlisi halkla beraber hareket etme kararlılığına sahip. Ülkemize, halkımıza borcumuz var. Bu borcun yerel yönetimlerle ilgili kısmında güzel şeyler yapacağız. Defne bunun kanıtlarından biri olacak.
Türkiye Komünist Partisi Basın Bülteni