Eğitim Sen, Eğitim İş, Hürriyetçi Eğitim Sen, Yeni Kuşak Köy Enstitüleri, Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Kepirtepe Eğitim Vakfı, bir araya gelerek Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) projesine yönelik ortak bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Yapılan basın açıklamasında şunlar denildi; Eğitimin bir birine benzeyen uluslararası ve ulusal düzeyde bir çok tanımı vardır. Ama hepsinde ortak bir özellik vardır. Eğitim, bir eğitim ortamında yani ağırlıklı olarak okullarda verilir. Bu eğitimi verebilecek yeterliliği ve kabiliyeti olanlar da yani öğretmenler tarafından verilir. Üniversitelerin eğitim fakültelerinden mezun olmuş, pedagojik formasyon almış kişilerdir öğretmenler. Hem alanlarında mesleki ve teknik olarak yetişmiş aynı zamanda bu bilgileri, becerileri yaş grubuna göre hitap edeceği öğrencilere aktarma becerisi ile donanan kişilerdir öğretmenler.
Yakın zaman önce bir çok tartışmalara konu olan Öğretmenlik Meslek Kanununda bile Öğretmenlik tanımı; Öğretmen adaylarında genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon/öğretmenlik meslek bilgisi bakımından aranacak nitelikler Millî Eğitim Bakanlığınca tespit olunur.
Öğretmenler, öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarından ve bunlara denkliği kabul edilen yurt dışı yükseköğretim kurumlarından mezun olanlar arasından seçilir. Olarak yer almıştır.
Yukarıda belirtildiği gibi, hem evrensel hem de ulusal anlamda var olan bunca yasa yönetmelik mevcut iken, Diyanetin, müftülükler kanalıyla Kırklareli’ndeki okullara din görevlisi, imam görevlendirmesi, her okula bir imam tayin etmesini anlamış değiliz. ÇEDES Projesi (Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum) kapsamında yapılan bu uygulama en başta, eğitim de laiklik ilkesine aykırıdır. Bilimsellikten uzak olduğunu düşündüğümüz bu uygulama sonucunda okullara görevlendirilen imamlar, din görevlileri ne yapacaklar. Değerlerimizi mi bizlere öğretecekler. Çevreye olan duyarlılık ve değerleri öğretme işinde okullardaki öğretmenlerin, imamlardan ne gibi eksiği var ki öğretmenler değil de din görevlisi görevlendiriliyor okullara. Değerler bu toplumun yüzyıllardır birlikte yaşayan farklı kimlik, kültür ve inanışların bir arada yaşayarak oluşturduğu ortak kıymetlerimizdir. Bu kıymetleri, bu zenginlikleri yani değerleri öğretmek, değerler eğitimini vermek nasıl olurda sadece tek bir zümreye, sadece din görevlilerine ait olarak düşünülebilir ve uygulanabilir.
Geçtiğimiz günlerde ÇEDES uygulaması ile sadece Eskişehir de yapılan, okullara din görevlisi, imam görevlendirmesinin ardından Kırklareli’ndeki okullara da imam görevlendirilmesini bir çok öğrenci velisi de anlam verememektedir. Okullarda eğitimin ve değerlerin, işinin ehli olan gerekli olan akademik ve pedagojik eğitimi almış olan öğretmenlerin dışında farklı kişilerce verilmesinin doğru olmadığını düşünmektedir. Ülkemizde din eğitimi veren okulların varlığı mevcuttur. Dileyen veli kendi özgür iradesiyle ve çocuğunda istemesiyle bu okullara gitmektedir. Müftülüklerin, din görevlilerinin, ÇEDES ve değerler eğitimi adı altında okullarda işlenecek olan derslere, bu derslere kimlerin gireceğine, konulara müdahil olmaları eğitimin bilimsel, demokratik, laik ve evrensel değerlerinin tahrip edilmesini sağlayacaktır.
Eğitim, uzun bir süreçtir ve bu süreç ortak mutabakat ile oluşturulan kanun, yönetmelik ve uluslararası evrensel değerler ile yürütülür. Bu yönetmelik ve kanunlara uymayan bir takım protokoller ile yapılan çalışmalar bu yönetmelik ve kanunların izin vermediği konuları hayata geçirmek için yapılan faaliyetleri içermektedir. Bu protokollerin ve yerelindeki uygulamaların sonlandırılması geçmişte elde ettiğimiz zenginliklerimiz olan değerlerimizin korunması için elzemdir.
YAĞIZ DORUK KAYA