Geçtiğimiz günlerde Kırklareli Kent Konseyi, Kanal İstanbul Projesinin Kırklareli’ne ve Trakya’ya olumsuz etkilerini konu alan bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Göksal Çidem yaptı. Açıklamaya Kent Konseyi bileşeni olan sivil toplum kuruluşları katıldı. Basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi;” Basın ve Kamuoyuna Duyurulur
İstanbul binlerce yıldır ve günümüzde bölgemizde yaşayan canlıların varlık nedeni suyumuzu kullanıyor. Buralarda yaşayan ve yaşayacak olan tüm canlıların yaşam kaynağı İstanbul’a taşınıyor. Geçmişte Istrancaları etkilemese bile artan nüfusla birlikte sanayide kullanılan su talebi artınca derelerimiz, su kaynaklarımız İstanbul’un oldu.
Uzay Teknolojileri ve Yüzey Arkeolojisi Yöntemleriyle Eski İstanbul’un (Bizans) Su İkmal Sisteminin Araştırılması Yürütücüleri NASA araştırma projeleri hakimi ve İTÜ Geomatik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Derya Maktav ile İskoçya Edinburgh Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. James Crow. 2007-2010 arasında yürütülen proje ” Antik su ikmal sistemi Kırklareli’nin Vize ilçesi’nde Istranca dağlarından başlayıp İstanbul’a ulaşıyor. Bu kadar uzak mesafeden su getirilmesinin sebebi İstanbul’un nüfusuna paralel olarak hızla artan su ihtiyacı. Bölgede suyu kaliteli çok sayıda pınar var. İstanbul su sistemi bugüne kadar dünyanın en uzunu olduğu sanılan Köln ve Kartaca su sistemlerinden iki buçuk kat daha uzun. 30 yılda inşa edilen kanal, kolları hariç 150 kilometre. Kollarlarıyla birlikte toplam uzunluk 450 kilometreye ulaşıyor. “ diyor.
Geçmişte suyumuzu alan İstanbul günümüzde de Kuzeye akan derelerimizi aldı. Kalanları da almak için projeler yürütüyor. Sırada Rezve deresi kaynakları var. Kaynak:https://www.ibb.istanbul/News/Detail/34334 İSKİ Genel Müdürlüğü’nün 7 milyar 436 milyon 446 bin TL’lik 2018 bütçesi diyor ki “Rezve Deresi de yeni su kaynaklarımız arasında. 4 bin milimetre çapında 46 bin metre tünel ile Rezve Deresi’ndeki suyu Istrancalar’daki barajlara taşıyacağız, bu yeni kaynaklarla yıllık toplam 592 milyon metreküp ilave su sağlamış olacağız.” Dedikten sonra; Böylece bölgedeki doğal bitki örtüsünün de zarar görmeyeceğini iddia ediliyor…
Kanal İstanbul ile kaybedilecek olan su kaynaklarının yerine Istranca sularının kalanları da İstanbul’a gideceği açıktır. Rezve kaynak sularının alınması Ulusal hatta uluslararası biyocoğrafyada yıkıma neden olacaktır. Ama tüm bunları planlayan, onaylayanlar burada yaşayan halka sormuyor. Yok sayıyorlar.
Sadece sularımız değil, Ormanlarımızda onlarca taş, kil, kalker, kum, çimento nereden gidecek. Denizin dibinden çıkmayacağına göre, bunların büyük bir kısmı da buradan gidecek. Biz Kırklareli Kent Konseyi olarak bir de buradan bakılması gerekir diyoruz. Kanal tartışılırken bu boyutu da dikkate alınmalıdır. Istrancalara yaratacağı tahribat göz önünde bulundurulmalıdır.
Vize Soğucak köyü meşe ormanlarımıza son gelen dosyada 53,384 ağaç kesilerek Kırma Eleme Tesisi kurulmak isteniyor. Bu sürecide yakından takip edip, yerelle birlikte hareket ediyoruz. Trakya Platformu’nun bu konuda verdiği bilimsel ve hukuksal destek en büyük gücümüz ve kazancımızdır.
Kanal İstanbul projesi Türkiye’nin 25 havzasından biri olan Marmara Havzası’nda yapılacaktır. Dolayısıyla bu proje bir bölümü Marmara Havzası’nda yer alan Kırklareli ilini doğrudan etkileyecektir. Kırklareli ilinin Karadeniz kıyılarında bulunan yüzey ve yeraltı sularının olumsuz etkilenmesi söz konusudur. Yüzey sularından başlayacak olursak İstanbul 1990’lı yıllardan bu yana Kırklareli içerisinde bulunan derelere kurduğu Pabuçdere ve Kazandere barajlarıyla Kırklareli’nin su varlıklarını zaten kendisine akıtmaktadır. Kanal İstanbul projesinin gerçekleştirilmesi halinde İstanbul’un şişmiş nüfusuna milyonlar ekleneceğinden ek nüfusun artan su talebi bu barajlar üzerinde büyüyen baskılar oluşturacaktır. Ve hatta Kırklareli’nin diğer dereleri üzerinde yeni barajlar kurulması da gündeme gelebilir. Bu, tüm su varlıklarını İstanbul’a teslim etmiş bir Kırklareli anlamına gelecektir. İkinci olarak da Kanal İstanbul’un kurulması halinde yer altı sularının tuzlanması sorunundan da bahsetmek gerekir. Kanal’ın geçeceği hat boyunca hem inşaatı sırasında hem de kurulduktan sonra kullanımı süresince aşırı yağışlara bağlı seller, depremler ve yanlış kullanım gibi nedenlerle deniz suyunun yeraltı sularına sızması söz konusu olacaktır. Marmara Havzası ölçeğinde değerlendirilmesi gereken bu sorun İstanbul ile birlikte Kırklareli’nin de yeraltı sularının tuzlanmasına yani geri dönüşü olmaz biçimde kirlenmesi anlamına gelir. Özet olarak Kanal İstanbul projesi gerçekleşirse bir zamanların su şehri Kırklareli sularını hem nicel olarak hem de nitelik olarak kaybetmiş bir kente dönüşecektir.
İstanbul ile sınırlı olmayacak bu projede Trakya’da yaşam kaynaklarının (Su, Hava Toprak), yaşamsal gereksinimler (içme- kullanma suyu, temiz hava soluma, güvenli ve yeterli tarımsal üretim) için elverişlilik ve yeterliliklerinin azalması, çalışma ve gelir durumundaki olası değişimin toplumun sağlığını nasıl etkileyebileceği hususunda bir Sağlık Etki Değerlendirmesi yapılmamıştır.
2872 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin (e) bendinde, çevre politikalarının oluşmasında katılım hakkının esas olduğu, Bakanlık ve yerel yönetimlerin, meslek odaları, birlikler, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşların çevre hakkını kullanacakları katılım ortamını yaratmakla yükümlü oldukları vurgulanmaktadır. Katılım hakkının kullanılması açısından önem taşıyan diğer bir hak da bilgi edinme hakkıdır. Bu nedenle, çevresel karar alma süreçlerinde katılım hakkını bilgi edinme hakkı ile bir arada değerlendirmek gerekmektedir.
2872 Sayılı Çevre Kanunu’nun “İlkeler” başlıklı 3ncü maddesi “a” fıkrasında ;
“ Madde 3 – Çevre korunmasına, iyileştirilmesine ve çevre kirliliğinin önlenmesine ilişkin genel ilkeler şunlardır:
1. a) Başta İdare, meslek odaları, birlikler ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere herkes, çevrenin korunması ve kirliğinin önlenmesi ile görevli olup, bu konuda alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdürler. ”
ve yine “Bilgi Edinme ve Başvuru Hakkı” başlıklı 30uncu maddesinde de;
“Madde 30- (Değişik madde ve başlığı: 5491 – 26.4.2006 / m.21) Çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören veya haberdar olan herkes ilgili mercilere başvurarak faaliyetle ilgili gerekli önlemlerin alınmasını veya faaliyetin durdurulmasını isteyebilir.
ÇED yönetmeliğine ve mevzuata aykırılık teşkil eden projenin ÇED YÖNETMELİĞİ MADDE 6 – (4) göre, “Bu Yönetmelik hükümlerine göre karar tesis edilmeden önce, projenin gerçekleştirilmesinin mevzuat bakımından uygun olmadığının tespiti halinde, aşamasına bakılmaksızın süreç sonlandırılır.”
Bir çok konuda mevzuata aykırılık teşkil ettiği bilim ve hukuk adamlarınca değerlendirilen bu projenin ÇED sürecinin sonlandırılmasını talep eden dilekçelerimizi ÇŞB gönderilmek üzere İl Müdürlüğü ne teslim ettik. Süreci her aşamasını bilimsel ve hukuksal açıdan takip edip, Kamuoyumuzu bilgilendirmeye devam edeceğiz.
Bu vesileyle yeni yılınızı kutlar, yeni yılda yaşanabilir bir dünyada toprak, orman, hava ve suyun, doğal varlıklarımızın kirletilip katledilmediği bir yıl olmasını dileriz. (Uğur HALEP)
Gündem
Yayınlanma: 01 Ocak 2020 - 11:38
Kırklareli Kent Konseyi'nden Kanal İstanbul'a itiraz
Geçtiğimiz günlerde Kırklareli Kent Konseyi, Kanal İstanbul Projesinin Kırklareli’ne ve Trakya’ya olumsuz etkilerini konu alan bir basın açıklaması yaptı
Gündem
01 Ocak 2020 - 11:38
İlginizi Çekebilir