Glokom, gözdeki optik sinire zarar veren ve tedavi edilmediğinde körlüğe yol açabilen ciddi bir Göz hastalığıdır. Dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen bu durum, genellikle göz içi basıncının artmasıyla ilişkilidir. Glokomun belirtileri arasında genellikle Görme alanında daralma, göz ağrısı, baş ağrısı, Bulanık Görme ve ışıkların etrafında hale görme yer alır. Ancak, hastalığın erken evrelerinde belirgin semptomlar görülmeyebilir, bu nedenle düzenli göz kontrolleri önem taşır, özellikle de risk altındaki bireyler için.
Glokomun kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, artan göz içi basıncı en önemli risk faktörü olarak kabul edilir. Ayrıca, ailede Glokom öyküsü, ileri yaş, diyabet, hipertansiyon ve uzun süreli kortikosteroid kullanımı gibi faktörler de glokom riskini artırabilir. Bazı etnik gruplar, özellikle Afrikalı-Amerikalılar, Asyalılar ve Hispanikler, diğerlerine göre daha yüksek glokom riski altındadır.
Glokom, genel olarak açık açılı ve kapalı açılı olmak üzere iki ana türe ayrılır. Açık açılı glokom, genellikle belirgin semptomlar göstermeyen ve yavaş ilerleyen bir türdür. Kapalı açılı glokom ise ani ve şiddetli semptomlarla ortaya çıkar ve acil tedavi gerektirir. Bunların dışında doğumsal glokom ve sekonder glokom gibi daha nadir türler de bulunmaktadır.
Glokomun tanısı genellikle göz doktoru tarafından detaylı bir göz muayenesi ile konulur. Bu muayene sırasında göz içi basıncı ölçülür, optik sinir incelenir ve görme alanı testleri yapılır. Erken teşhis, glokomun ilerlemesini önlemek veya yavaşlatmak açısından kritik öneme sahiptir. Erken dönemde başlanan tedavi ile görme kaybı riski önemli ölçüde azaltılabilir.
Glokom tedavisinin temel amacı, göz içi basıncını düşürerek optik sinir hasarını önlemektir. Bu amaçla kullanılan tedavi yöntemleri arasında göz damlaları, oral ilaçlar, lazer tedavisi ve cerrahi müdahaleler bulunur. Tedavi seçeneği hastanın glokomunun türüne, hastalığın ilerleme durumuna ve hastanın genel sağlık durumuna göre belirlenir.
Glokom, erken teşhis ve tedavi ile kontrol altına alınabilen ancak ihmal edildiğinde kalıcı görme kaybına neden olabilen önemli bir göz hastalığıdır. Risk taşıyan bireylerin düzenli göz muayenesi yaptırmaları, hastalığın erken dönemde tespit edilmesi açısından büyük önem taşır.
AYSUN ÜN