Haber;Ezgi Balmumcu10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ü Anma programı aramızdan ayrılışının 79. Yılında Atatürk Anıtı önüne çelenk konularak başladı.Katılımcılar arasında Babaeski İlçe Kaymakamı Tarkan Keskin, Garnizon Komutanı Coşkun Önal, Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Sinan Algül, Babaeski Belediye Başkan vekili Hasan Ali Eren, İlçe Milli Eğitim Müdürü Kadriye Tokat, Ak Parti İlçe Başkanı Ali Gencal, CHP İlçe Başkanı Erol Mutlu, resmi kurum ve daire amirleri vardı.Çelenk korteji ve protokol dahil kişi ve kuruluşlar 10 Kasım Cuma günü saat 08:50’de Atatürk Meydanı’nda Atatürk Anıtı önünde toplandı. Kaymakam Tarkan Keskin, Garnizon Komutanı Coşkun Önal, Babaeski Belediye Başkan vekili Hasan Ali Eren, Ak Parti İlçe Başkanı Ali Gencal ve CHP İlçe Başkanı Erol Mutlu Atatürk Anıtına çelenk koydu.Saat 09.05’te verilen işaretle iki dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla birlikte Babaeski Atatürk Anadolu Lisesi öğrencileri tarafından bayrağımız göndere çekildi. Ardından Cumhuriyet İlköğretim Okulu salonunda gerçekleşecek program için okula geçildi.Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nda grçekleşen program Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ve bütün aziz şehitlerimiz anısına saygı duruşu ve istiklal marşı ile başladı. Babaeski Atatürk Anadolu Lisesi Tarih Öğretmeni Neslihan Çınar Atatürk’ün kişiliği ve devlet adamlığına dair konuşmasına şu sözlere yer verdi.‘’ Bugün 10 Kasım. Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, vefatının 79.yıl dönümünde, onu anmak bizlere ve ülkemize kazandırdığı müstesna değerleri bir kez daha hatırlamak için burada toplanmış bulunuyoruz. Her insan kuşkusuz ki doğar büyür; yaşar ve ölür. Bu değişmez gerçek yaşamakta olan her kişi tarafından bilindiği halde asırlar boyunca ölümsüzlük insanoğlunun fani dünya hayatında ulaşmak istediği,en önemli hedeflerden biri olmuştur. Fakat bununla birlikte toplumların hayatlarında öyle kimseler vardır ki tıbben ölmüş sayılsalar da manen ve ruhen hiçbir zaman ölmezler. Bu kimseler bir buluşla, bir aşıyla ya da bir zaferle dünyayı daha yaşanılır bir yer yaparak ölümsüz olmanın anahtarını elde etmişlerdir.İşte Atatürk yukarıda bahsettiğimiz özelliklerinden dolayı, yaptıklarıyla,sadece ülkemiz ve milletimiz adına değil,aynı zamanda dünya platformunda belli bir yere gelerek bunu başarmış, kabiliyetli bir komutan, eşsiz bir reformist, zeki bir siyasetçi ve ülke kuran büyük bir devlet adamıdır. Herkesin bildiği gibi Atatürk'te var olan bağımsızlık tutkusu ve aşk Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulmasında,başta gelen faktörlerden biri olmuştur. Keza Atatürk, "Ya istiklal ya ölüm" demek suretiyle Türk milleti ile birlikte büyük bir bağımsızlık savaşına girişerek,dünyanın önde gelen emperyalist güçlerine karşı;dünya tarihindeki en büyüksek zaferin mimarı olmuştur. Bu yönüyle tektir ve bir o kadar da mukaddestir. Diğer taraftan kazanılan zaferden sonra ortaya koyduğu siyasi duruşu ile bilhassa "Yurtta Barış Dünyada Barış" ilkesine bağlı kalınarak bundan sonra izlenecek yol haritası ve de tüm dünya devletlerinin saadeti ve mutluluğu ve dünya barışı için yapılması gerekenler ile ilgili ortaya koyduğu öngörüleri tüm dünya devletlerinin ve devlet adamlarının istisnasız takdirini ve beğenisini kazanmıştır.Üzerinde durduğumuz bahislerden de anlaşıldığı gibi Atatürk, hem Türk milleti hem de tüm dünya milletlerinin huzur ve mutluluğunu en ön planda tutmuş, bu sayededir ki dünyanın en önemli liderleri arasındaki haklı yerini almıştır. Kuşkusuz ki mevcut durum milletimiz için de başlı başına bir övünç kaynağıdır. İşte bahsettiğimiz sebeplerden dolayı Atatürk'ün fikir ve düşüncelerini en iyi şekilde kavrayıp anlamak;bu f kir ve düşünceleri gelecek kuşaklara da en iyi bir şekilde intikal ettirmek yaşadığımız sürece bunları elimizden geldiğince uygulama sahasına koymak hepimiz için önemli bir vazifedir.O nedenledir ki her zamankinden daha çok çalışıp vatanımız ve milletimiz için büyük işler yapmanın gayreti içinde Atamıza layık olamaya çalışmalı ve bunu hiçbir zaman akılımızdan çıkarmamalıyız. Bu duygularla, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kez daha rahmet ve minnet ile anıyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.’’‘’VATAN SANA MİNNETTARDIR’’Atatürk’ün askeri yönüyle ilgili konuşmayı ise Tank Üsteymen Erman Yıldız gerçekleştirdi. Yıldız ‘’Sayın Kaymakamım, Sayın Komutanım, Sayın Belediye Başkanım, Saygıdeğer Konuklar.Bağımsızlığımızın ve millet bilincine erişmemizin sembolü olan, devletimizin kurucusu, ebedi başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 79’uncu yılında onun yokluğunun acısını, eserlerinin varisi olmaktan duyduğumuz gururla çalışıyoruz.Aramızdan ayrılışının yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen bu anma programında; komutan, lider ve devlet adamı niteliklerini şahsında bulunduran bu müstesna insanın, askeri yönünü arz edeceğim. Atatürk, “Mustafa Kemal’’ olarak, her şeyden önce meslekten yetişmiş, askerlik mesleğine büyük katkılarda bulunmuş, komutanlık sanatının tüm inceliklerine hâkim ve asker kişiliği ile askeri liderliğini kanıtlamış seçkin bir komutandır. Başkomutanlık görevi de dahil ömrünün büyük bir bölümünü üniforma altında, yine mühim bir kısmını da muharebe meydanlarında geçirmiş olan Atatürk, elli yedi yıllık kısa ömründe gerçekleştirilmesi hayal dahi edilemeyecek kadar büyük işler başarmıştır.1905 yılında genç bir kurmay yüzbaşı olarak tarih sahnesine çıkan Mustafa Kemal, müteakip 17 yıl içinde, yeteneklerini orduda olgunlaştırmış, Türk insanını bütün özellikleriyle muharebe meydanlarında tanımış ve daha sonra eşsiz bir devlet adamı olarak dünya tarihindeki mümtaz yerini almıştır.Askerlik mesleğinin inceliklerini en iyi şekilde öğrenen Ulu Önder, bu öğrendiklerini bizzat katıldığı ve yönettiği değişik muharebelerde uygulamış, birçok muharebe türlerinde komutanlık yapmış, rütbelerinin tamamına yakınını muharebe meydanlarında almış, komuta ettiği birlikleri muharebe meydanlarında teslim almış bir komutan olarak sahip olması çok zor bir birikime ulaşmıştır. Ebedi Başkomutanımız, bütün askerlik kademelerinden geçerek, ulusunun özünden yoğrularak mesleğinin şahikasına ulaşmıştır.1911 'de, Deme Cephesi Komutanı Binbaşı Mustafa Kemal, Trablusgarp kahramanıdır. Trablusgarp Cephesi’nde; emrindeki kuvvetlerin dağınıklığına, silah ve malzemenin derme çatmalığına rağmen askerî bir düzen kurmuş, bunları taktik gereklere göre yönetmiş, emrindekilerin disiplinli birer kahraman olmalarını sağlamıştır. 1915'de, önce 19’uncu Tümen Komutanı Yarbay, daha sonra Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal, Çanakkale Zaferinin başlıca yaratıcısıdır. Çanakkale Muharebelerinde; yarımadanın ortasından geçen omurga araziyi daima elinde tutmayı esas almış ve muharebelerin burası ile kıyının ilk sırtları arasında, mümkün olduğu kadar omurga arazinin ilerisinde yapılmasını amaçlamış ve başarı ile uygulamıştır.Mustafa Kemal Çanakkale’de, durumu çabucak kavramak, süratle ve soğukkanlılıkla doğru kararı vermek, inisiyatifini cüretle fakat isabetle kullanmak, sorumluluğu çekinmeden üzerine almak gibi üstün komutanlık vasıfları göstermiş ve savaşın gidişi üzerinde birinci derecede etkili olmuştur.1916'da, 16’ncı Kolordu Komutanı Tuğgeneral Mustafa Kemal, Bitlis ve Muşun kurtarıcısıdır. Muş ve Bitlis bölgelerinde, dağlık arazide, geçitlerde, derin karda ve şiddetli soğuklarda özel muharebe şekillerini, geri çekilme ve atılgan karşı taarruzları başarıyla uygulatmıştır. 1917-1918’de, önce 7’nci Ordu Komutanı, daha sonra Yıldırım Orduları Grup Komutanı Mustafa Kemal, düşmanın Anadolu içlerine girmesini önleyerek, bugünkü güney sınırlarımızı fiilen tesis eden komutandır. 7’nci Ordu ve Yıldırım Ordular Grubu Komutanı olarak, çöl harekâtı ve üstün kuvvetler karşısında uygulanacak taktikler konusunda örnek uygulamaları olmuştur.İstiklal Harbi Dönemine geldiğimizde ise, Kütahya-Eskişehir muharebelerinde, şartların aleyhimize geliştiği sırada, (18 Temmuz 1921 günü) İsmet ’nın Karacahisar’daki karargâhına giderek durumu incelemiş ve şu emri vermiştir. Eskişehir’in kuzey ve güneyinde topladıktan sonra, düşman ordusuyla aramızda büyük bir açıklık bırakmak gerekir ki, orduyu derleyip toparlamak ve yendirmek mümkün olabilsin. Bunun için Sakarya’nın doğusuna kadar çekilmek yerindedir... ”Atatürk’ün verdiği emir büyük bir geri çekilmeyi gerektiren zor bir karardır. Atatürk, tüm olumsuzluklara karşılık, askeri zorunluluklarla bu kararı almak zorunda kalmış ve askeri şartları Türk ordusu yararına düzeltmiştir.Liderlik risk ve sorumluluk üstlenmeyi gerektirir. Atatürk, sorumluluk alma konusunda daima örnek olmuştur. Atatürk, Sakarya’da üstün bir düşman karşısında cepheyi zayıf kuvvetle tutmuş, kuvvetin çoğunu elinde ihtiyat olarak bulundurmuştur. Cephe yarıldığında da soğukkanlılığını kaybetmeyerek "Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır” diyerek, yaratıcı zekâsıyla taarruz gücü üstün düşmanı durdurabilmiştir. O, her durumda, özellikle felaket anlarında tehlikeleri gören ve en sağlam kararları vererek, bu kararları uygulayan bir komutandır. Sakarya Savaşından sonra orduyu bir sene bekletişi, İstiklal Harbini; düşmanın yurt derinliklerinde yıpratma doktrini ile sevk ve idare edişi, Başkomutanlık Meydan Muharebesinde kesin sonuçlu imha savaşına karar vermesi, O’nun çeşitli hareket tarzları içerisinden en doğrusunu seçerek cüretle tatbik ettiğinin en güzel örneklerindendir.Genel karşı taarruzun başladığı Başkomutanlık Meydan Muharebesinden sonra Atatürk; dağınık olarak çekilen Yunan birliklerinin toparlanmalarına ve yeni bir savunma mevzii işgal etmelerine imkân vermemek, batıkların ateşkes zorlamalarını bertaraf etmek ve Misak-ı Milli sınırlarının gerçekleştirileceği ortamın yaratılmasını sağlamak maksadıyla, o gün için en uzak noktayı hedef olarak göstermiştir. Suriye cephesinde İngiliz kuvvetleri karşısında uyguladığı bu başarılı geri çekilme harekâtı ile Anadolu’nun güneyden geçiş yolu olan Toros Dağlarına ulaşan yolların kapatılmasını sağlayarak düşman kuvvetlerinin Anadolu içlerine girmesini önlemiştir. Bu karar ve emirlerde; bilgi birikimi, deneyim zenginliği, ilkelere bağlılık, cesaret, kendisine ve astlarına güven; askerî stratejilerin olmazsa olmazı olan mekâna, zamana ve kuvvete egemenlik vardır.Atatürk üstün savaşçı nitelik ve yeteneklerine rağmen, harbi sevmemiş ve mecbur kalmadıkça harbi istememiştir. Bu gerçek onun şu sözlerine de yansımıştır: “Harp ulusal yaşam mücadelesinin bin bir yönteminden en son başvurulacak olanıdır. Bu da meşru ve haklı, haliyle kurtuluş ve bağımsızlık için yapılanıdır. Lâkin millet hayatı tehlikeye uğramadıkça, harp bir cinayettir.”Sözlerimi, Atatürk’ün silah ve fikir arkadaşı, ikinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün, 21 Kasım 1938 tarihinde Türk Milletine yayımladığı mesajın son bölümünde yer alan ifadeleri ile bitirmek istiyorum:“Devletimizin kurucusu ve milletimizin fedakâr sadık hadimi, insanlık idealinin âşık ve mümtaz siması, eşsiz kahraman Atatürk! Vatan sana minnettardır. Bütün ömrünü hizmetine verdiğin Türk Milletiyle beraber senin huzurunda tazim ile eğiliyoruz. Bütün hayatında bize ruhundaki ateşten canlılık verdin. Emin ol, aziz hatıran sönmez bir meşale olarak ruhlarımızı daima ateşli ve uyanık tutacaktır." Vatan sana minnettardır.”. Arz ederim.’’ Şeklinde konuştu.Atatürk konulu sinevizyon gösterisi yayınlandıktan sonra ise dış basında Mustafa Kemal Atatürk’ün nasıl anıldığına dair konuşma yapıldı. Babaeski Atatürk Anadolu Lisesi öğrencisi Ahmet İsmail Altun günün anlamını belirten bir şiir okudu. Program Atatürk Oratoryosu ile son buldu. HABER MERKEZİ
Gündem
Yayınlanma: 13 Kasım 2017 - 15:51
ATATÜRK ÖLÜMÜNÜN 79.YILINDA YAPILAN TÖRENLE ANILDI
Haber;Ezgi Balmumcu 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ü Anma programı aramızdan ayrılışının 79
Gündem
13 Kasım 2017 - 15:51