Haber; Ezgi Balmumcu9 Kasım Babaeski’nin Düşman İşgalinden kurtuluşunun 95. Yıl dönümü yapılan tören ve kutlama ile gerçekleşti.Törenin katılımcıları arasında Babaeski Kaymakamı Tarkan Keskin, Garnizon komutanı Coşkun Önal, CHP Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu ve Turabi Kayan, Babaeski Belediye Başkanı Av. Abdullah Hacı, Cumhuriyet Başsavcısı Fatih Koz, Jandarma Komutanı Mustafa Gümüşoğlu,Babaeski Emniyet Müdürü Hakan Hatip, Milli Eğitim Müdürü Kadriye Tokat, Ak Parti Kadın Kolları Başkanı Melis Sezer, Ak Parti İlçe Sekreteri Ümit Turgut, CHP İlçe Başkanı Erol Mutlu, MHP İlçe Başkanı İlkay Aladağ, Babaeski Yüksekokul Müdürü Ertuğ Can, CHP Kırklareli İl Başkan Yardımcısı Ersay Doğan, Kurum ve Daire amirleri, muhtarlar, gaziler ve vatandaş vardı.Program saat 13.00’da Babaeski Belediyesi Çelengi’nin Atatürk Anıtı önüne konulması ve 1 dakikalık saygı duruşu ile başladı. Ardından kürsüde bulunan kurtuluş kızının askeri birlik komutanı tarafından özgürlüğüne kavuşturulması gerçekleşti. Kurtuluş kızının götürülmesiyle bayrak göndere çekildi ve İstiklal Marşı okundu.İlçe Kaymakamı Tarkan Keskin, Garnizon Komutanı Coşkun Önal ve Babaeski Belediye Başkanı Av. Abdullah Hacı, tören birliklerinin, öğrencilerin ve halkın bayramını kutladı. Günün anlam ve önemini belirten konuşma Babaeski Belediye Başkanı Av. Abdullah Hacı tarafından gerçekleşti. Hacı konuşmasında şu sözlere yer verdi. ‘’ Sayın kaymakamım, sayın milletvekillerim, sayın komutanım, değerli babaeskililer. Kurtuluşumuzun 95. Yıl dönümü kutlu olsun. Bugünümüzü sonsuza kadar kutlamak dileğiyle sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Bugünü bize armağan eden Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve silaha arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, kahraman gazilerimize şükranlarımı sunuyorum. Bu anlamlı günde karşınızda olmaktan gururluyum. Kurtuluş Savaşına mütakip büyük önder Atatürk bizlere bıraktığı mirası şu sözlerle ifade etmektedir. Öğrencilerimizinde dikkatle dinlemesini tavsiye ederim. Ben manevi miras olarak hiçbir ayet hiçbir duruma hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir. Zaman süratle ilerliyor. Milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek aklın ve bilimin gelişimini inkar etmek olur. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve baaşrmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin öğretmenliğini kabul ederlerse mirasçılarım olurlar. Ancak o günlerde ülkenin durumu nedir. Daha sonrada halkın durumu nasıldır onu bilmemiz gerekir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk o günleri şu kelimelerle ifade etmektedir. Osmanlı Devletinin içinde bulunduğu topluluk savaşta yenilmiş, Osmanlı Ordusu zedelenmiş, ulus yorgun ve yoksul bir durumda. Ulusu ve ülkeyi savaşa sürükleyenler yurttan kaçmışlar. Padişah kendini, tahtını koruyacak önlemler peşinde. İthilaf donanmaları ve askerleri İstanbul’da. Adana Fransızlar, Urfa Maraş Antep İngilizlerce işgal edilmiş, Antalya ile Konya’da İtalyan birlikleri, Merzifon’da Samsun’da İngiliz askerleri bulunuyor. 15 Mayıs 1919’da Yunan Ordusu İzmir’e çıkıyor. Yurdun dört bir yanında azınlık toplulukları, devletin bir an önce çökmesine çaba harcıyorlardı. İstanbul’da çeşitli amaçlarla kurulmuş ulusa düşman açık-gizli parti yada dernek adı altında bir takım kuruluşlarda vardı. Ordumuzun durumu, ateşkes anlaşması yapılır yapılmaz birliklerin savaşçı erleri terhis etmiş, silah ve cephanesi elinden alınmış, savaş gücünden yoksun kadrolar haline getirilmiştir. Kurtuluş yolu olarak Amerikan veya İngiliz Mandası olunması tartışılıyordu. Ülke parçalanıyordu. Hanedan ve hükümdar milli mücadelenin aman vermez düşmanı olmuştu. Ulus yorgun ve bitkindi. Çaresizdi. Buna mükabil Anadolu’da ve Trakya’da ülkenin geleceğini kurtarmak için çeşitli cemiyetler kurulmakta, toplantılar düzenlenmekteydi. Çok değerli hemşehrilerim, savaşlar insanların ölüm fermanıdır. Savaşlar, üzerinde yaşadığımız toprakların, doğamızın ölüm fermanıdır. Osmanlının son dönemini Atatürk’ün sözleriyle hatırlatırken amacımız Osmanlıyı ve geçmişi yermek, aşağılamak değildir. Neleri başaramadığını ve ne için başaramadığını anlamak içindir.Bütün olumsuzluklara rağmen Kurtuluş Savaşını yapanlar Osmanlı Devleti’nin 1.Dünya Savaşından arta kalan Osmanlı Ordusunun kahraman askerleri ve Anadolu halkıdır. Şunu da unutmayalım ki; Mustafa Kemal Atatürk’te bir Osmanlı paşasıdır. Bu zafer yüzyıllardır dünyadan soyutlanmış sultanların fakir kulları olan Anadolu insanını bir atılımda kulluktan çıkarıp Cumhuriyet’in halkı yapmıştır ve bu yok oluşun yerine Kurtuluş Savaşı’nı kazanmış olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu yeni Türkiye Cumhuriyeti her şeyiyle toplumca kabul edilmiştir. Bazı geriye dönüş önlemleri yaşansa da Cumhuriyet kazanımları ve değerleri bu toplumun geleneksel değerleriyle bütünleşerek kültürüyle sosyal yapısıyla tamamlanacaktır.Eğer Türkiye Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının 1923’te gerçekleştirmeye başladığı 2. Dünya Savaşı kargaşasında İsmet İnönü’nün döneminde de devam ettirilmeye çalışılan devrim sürecinden süzgecinden geçmeseydi ve o dönemde yetişen insanlar onların yetiştirdikleri bugüne kadar yaşayan kuşaklar olmasaydı savaştan sonra ki; batı emperyalizminin kurbanı olarak Türkiye hemen şimdinin yanı başımızda halkın birbirini boğazladığı ülkelere dönüşebilirdi. Bugün de bütün olumsuzluklara rağmen halkımızın bir tekini bile dışlama lüksümüz yok!“SİLAHLA DEĞİL, AKILLA OLACAKTIR”Cumhuriyet ülküsüne inananlar için Türkiye’yi bir bütün olarak korumak bir zorunluluktur. Dünya tarihi yeni bir aşamaya girdi. Eski kapılar kapandı. Eski paradigmalar değişti. Yeni çıkış yolları bulmak ve halka duyurmak yeni bir tür uygarlık savaşıdır. Yeni dönem toplumun liderleri ve yöneticileri ile savaşı da burada başlıyor. İnsanlara geleceğe ne hazırladığını anlatma yollarını bulacaklardır. Bu yeni bir devrimdir. Silahla değil, akılla olacaktır.Bu bütün bilimsel buluşlardan daha zor görünmektedir.Ulusal Kurtuluş Savaşı; her yönüyle ve her anıyla mercek altına alındığında görülecektir ki; yaşanan sadece bir savaş değil, bir ulusun varoluş kavgası ve kendi topraklarında özgürce yaşama mücadelesidir. Bu mücadele aynı zamanda eşsiz askerlik dehası, müthiş bir toplumsal örgütlenme askeri ve siviliyle tüm yurttaşların moral değerler üzerinde kurduğu bir ittifak. Adeta yazılmamış bir sözleşmedir.Değerli hemşehrilerim; Kurtuluş Savaşı süreci ve Cumhuriyet’in ilanı dünyanın hasta adam ilan ettiği Türklerin düşünecek kadar akıllarının olduğunu kanıtladı. Bugün o büyük ve köklü miras sayesinde çağdaş yaşam ve uygarlığa katılma şansımız var. Böylesine uzun yıkılış ve kuruluş tecrübelerine sahip dünyada sadece birkaç ülke var. Kıymetini bilelim! Bütün ulusların demokrasi tarihi aynı zamanda tecrübelerle, siyasi ve hukuki evrime tabiidir. Bu süreci izlemek ve geliştirmek yönetilebilir bir toplum olmak ve kurumların güvenilirliği açısındanson derece önemlidir. Şimdi insanlığın önündeki dehşet verici olasılıklar karşısında uğrunda mücadele etmeye değecek tek şeyin barış olduğunu daha da açık bir şekilde görüyoruz. Bu artık bir duvar değil. Tüm ulusların kendi yöneticilerine yönelik talepleridir. Nihai olarak cehennem ile atıl arasında bir seçim talebidir. Çağdaş toplumları meydana getiren bireyleri nasıl düşüneceğine, nasıl yaşayacağına, ne giyeceğine, ne konuşacağına ve ne inancına karışamayız. Özgür toplumlarda önce sosyal ve siyasal barış gerçekleşir. Ve ekonomik kalkınma ardından gelir.Çok değerli Babaeskililer ve sevgili öğrenciler; sözlerimi Nazım Hikmet’in kısa bir şiiriyle tamamlamak istiyorum. ‘Sene 1941 / Merdivenlerin üstünde bir güneş / Bir baş yeşil soğan ve bir insan Ahmet Onbaşı / Balkan harbinden gitti / Seferberlikte gitti / Yunan Harbi’nde gitti / Ha dayan hemşehrim sona vardık.’Sözlerime son verirken Kurtuluş Savaşı’nı gerçekleştiren şu Türkiye Cumhuriyeti’ni bize armağan eden Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize ilçe halkı adına şükranlarımı sunuyor. Hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, sizlere saygılarımı sunuyorum.’’Babaeski Belediye Başkanı Av. Abdullah Hacı’nın konuşmasından sonra Gaziosmanpaşa İlkokulu, Atatürk Ortaokulu ve Atatürk Anadolu Lisesi öğrencileri şiir okudu. Lüleburgaz Ertuğrul Köyü Cumhuriyet Kadınları Korosu ise yaptığı dinletiyle halkı coşturdu. Babaeski Folklor Kurumu Gençlik ve Spor Kulübü Derneği Halk Oyunları topluluğunun Kırklareli Yöresi Halk Oyunları gösterisi sergilendi. Bulgaristan Sadina Folk Dans Grubu ‘’Kapantsi’’ gösterisi ise kutlamalara renk kattı. Babaeski Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Çocuk Gelişimi son sınıf öğrencileri işaret dili ile ‘’ Hayat Bayram Olsa’’ şarkısının sunumunu yaparak büyük beğeni topladılar. Keşan Lalacık Köyü Mahalli Halk Oyunları ekibi gösterilerini sunarken ise Başkan Hacı, ekibe katılarak halay çekti. Ardından tören geçişi ile program sonlandı. HABER MERKEZİ
Gündem
Yayınlanma: 13 Kasım 2017 - 15:34
9 KASIM BABAESKİ'İNİN DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTULUŞU KUTLANDI
Haber; Ezgi Balmumcu 9 Kasım Babaeski’nin Düşman İşgalinden kurtuluşunun 95
Gündem
13 Kasım 2017 - 15:34